Drama Guru
New member
Çizgi Çalışması Kaç Yaşında Yapılır? Bir Hikâyenin İçinden Gelen Soru
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle kalbimin bir köşesine dokunan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki içinizden birçoğu bu satırları okurken kendi çocukluğunu, kendi çocuğunu ya da içindeki çocuğu hatırlayacak. Hani bazen bir kâğıda uzanan küçücük bir el vardır ya, o kalemle çizdiği karalamalar aslında geleceğe uzanan bir hayal yoludur. İşte benim hikâyem de tam o anlardan birinde başladı.
Bir Baba, Bir Anne ve Küçük Elif’in Çizgileri
Elif üç yaşındaydı. Renkleri yeni yeni ayırt ediyor, kalemi ise hâlâ ters tutuyordu. Annesi Derya, her sabah kahvaltıdan sonra Elif’in eline pastel boya verip masanın başına oturtuyordu.
“İstediğini çiz tatlım, hiç fark etmez. Çizgi de olsa olur, karalama da,” derdi yumuşak bir sesle.
Derya, bir öğretmen değildi ama kalbinin sesiyle çocuğunun gelişimini hisseden bir anneydi.
Bir akşam eşi Mert, uzun bir iş gününün ardından eve geldiğinde Elif’in yaptığı karalamalara baktı. “Bunlar da çizgi çalışması mı yani?” diye sordu, biraz gülümseyerek.
Derya, kızmadı. “Evet Mert, tam da bu. Henüz üç yaşında. Çizgilerle tanışıyor. Her bir karalama bir kontrol denemesi. Senin işte yaptığın stratejiler gibi,” dedi.
Mert güldü. “Strateji mi? Yani şu çizgi, benim toplantılardaki planlama kadar önemli mi?”
Derya, gözlerini kızına çevirdi. “Senin planların geleceğe yön veriyor, onun çizgileri ise hayal gücüne. İkisi de dünyayı inşa ediyor aslında.”
Çizgilerle Büyüyen Dünyalar
Zaman geçti, Elif dört yaşına geldi. Çizgiler artık daha kararlı, daha anlamlıydı. Derya sabırla kızının her çabasını izliyor, yanlış yapmasına izin veriyordu. “Yanlış yok Elif’im,” derdi, “çizgi seni nereye götürüyorsa orası doğrudur.”
Bir gün Mert, iş dönüşü bir tabloyla geldi. Elif’in çizdiği bir daireye, içinden geçen çizgilerle anlam yüklemişti. “Bak Derya, bence bu sadece çizgi değil. Bu bir yol haritası. Kızımızın hayal gücü, belki de bizden çok daha planlı.”
Mert’in bu fark edişi, o meşhur baba sezgilerinden değildi aslında. Hayat boyu çözüm arayan bir adamın, bu kez çözüm yerine anlam bulduğu bir andı.
O gece Elif’in odasında üçü bir arada oturdular. Mert çizgileri cetvelle hizalamaya çalıştı, Derya kalemleri renklere göre dizdi, Elif ise elleriyle masaya vurup kahkaha attı. O kahkaha, her şeyin özetiydi: çizgi çalışması yaşla değil, kalple başlıyordu.
Peki Çizgi Çalışması Kaç Yaşında Yapılır?
Forumdaşlar, işin teknik kısmına gelirsek; uzmanlar genelde 2,5 – 3 yaş civarında çizgi çalışmalarına başlanabileceğini söylüyor.
Bu yaşlarda çocuk, kalemi eline alıp kâğıtla tanışıyor. Önce kontrolsüz karalamalar yapıyor, sonra yavaş yavaş yatay, dikey ve eğik çizgilere geçiyor. Beş yaşına geldiğinde artık bu çizgiler şekle, anlamlara dönüşüyor: ev, ağaç, insan.
Ama ben inanıyorum ki çizgi çalışması sadece motor gelişimle ilgili değil; çocuğun iç dünyasının ilk tercümesidir.
Kadınların Empatik Dokunuşu, Erkeklerin Stratejik Bakışı
Derya’nın yaklaşımı bir anne şefkatinin yansımasıydı. Her çizgiye anlam yüklemiyor, sadece Elif’in duygusunu görüyordu. Bir gün Elif, kâğıdın ortasına kırmızı bir çizgi çekmişti.
“Bu ne güzel çizgi Elif’im, kalbinin içinden mi geçti?” diye sormuştu.
Elif, “Evet anne, bu çizgi kalbimin yolu,” demişti.
O an Derya’nın gözleri doldu. Çünkü bir çocuğun iç dünyasını dinlemek, onu yönlendirmemekti.
Mert ise başka bir taraftan yaklaşıyordu. “Bu çizgi neden bu kadar düz, neden bu kadar kısa?” diye sorardı. Onun gözünde her şeyin bir amacı olmalıydı.
Bir akşam Derya ona dedi ki:
“Belki de o çizgi bir hedef değil Mert. Belki de bir his. Biz plan yaparız ama çocuklar hisseder. Sen yön çizersin, ben duygusunu bulurum. Elif ise ikisini birleştirir.”
O anda aralarındaki fark bir çatışma değil, bir dengeydi. Kadın sezgisiyle erkek aklının birleştiği o an, çocuğun öğrenmesinin en güzel zeminiydi.
Çizgiler Hayata Dairdir
Elif’in çizgileri zamanla hikâyelere dönüştü. Bir gün mavi bir çizgi çekti, yanına küçük bir dağ çizdi. “Bu gökyüzüyle toprağın sarılması,” dedi.
Mert bu kez sessiz kaldı. Derya ise sadece başını okşadı. O an anladılar ki çizgi çalışması sadece kalemle değil, duyguyla yapılır.
Ve o duygunun yaşı yoktur.
Bir çocuk iki yaşında da çizebilir, sekiz yaşında da... Ama önemli olan eline verilen kalemin onun kalbini anlatmasına izin vermektir.
Forumdaşlara Bir Soru
Sevgili arkadaşlar, siz hiç bir çocuğun çizgisine bakıp kendi hayat çizginizi gördünüz mü?
Belki de biz yetişkinler, düz ve kontrollü çizgiler çizmeye o kadar alıştık ki, bir çocuğun serbest çizgisindeki özgürlüğü unutuyoruz.
Çizgi çalışması yaşla değil, içimizdeki merakla başlar.
Bazen 3 yaşında başlar, bazen 33’te yeniden doğar.
Benim küçük Elif’im büyüdü, şimdi renklerle düş kuruyor. Ama ben hâlâ onun ilk çizgilerini saklıyorum. Çünkü o çizgiler, sadece onun gelişiminin değil, bizim aile olarak birbirimizi anlamaya başlamamızın da hikâyesi.
Peki siz, kendi çizginizi ne zaman çizmeye başladınız?
Yorumlarda paylaşın, belki hepimiz kendi çizgimizin ucunu birbirine bağlarız…
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle kalbimin bir köşesine dokunan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki içinizden birçoğu bu satırları okurken kendi çocukluğunu, kendi çocuğunu ya da içindeki çocuğu hatırlayacak. Hani bazen bir kâğıda uzanan küçücük bir el vardır ya, o kalemle çizdiği karalamalar aslında geleceğe uzanan bir hayal yoludur. İşte benim hikâyem de tam o anlardan birinde başladı.
Bir Baba, Bir Anne ve Küçük Elif’in Çizgileri
Elif üç yaşındaydı. Renkleri yeni yeni ayırt ediyor, kalemi ise hâlâ ters tutuyordu. Annesi Derya, her sabah kahvaltıdan sonra Elif’in eline pastel boya verip masanın başına oturtuyordu.
“İstediğini çiz tatlım, hiç fark etmez. Çizgi de olsa olur, karalama da,” derdi yumuşak bir sesle.
Derya, bir öğretmen değildi ama kalbinin sesiyle çocuğunun gelişimini hisseden bir anneydi.
Bir akşam eşi Mert, uzun bir iş gününün ardından eve geldiğinde Elif’in yaptığı karalamalara baktı. “Bunlar da çizgi çalışması mı yani?” diye sordu, biraz gülümseyerek.
Derya, kızmadı. “Evet Mert, tam da bu. Henüz üç yaşında. Çizgilerle tanışıyor. Her bir karalama bir kontrol denemesi. Senin işte yaptığın stratejiler gibi,” dedi.
Mert güldü. “Strateji mi? Yani şu çizgi, benim toplantılardaki planlama kadar önemli mi?”
Derya, gözlerini kızına çevirdi. “Senin planların geleceğe yön veriyor, onun çizgileri ise hayal gücüne. İkisi de dünyayı inşa ediyor aslında.”
Çizgilerle Büyüyen Dünyalar
Zaman geçti, Elif dört yaşına geldi. Çizgiler artık daha kararlı, daha anlamlıydı. Derya sabırla kızının her çabasını izliyor, yanlış yapmasına izin veriyordu. “Yanlış yok Elif’im,” derdi, “çizgi seni nereye götürüyorsa orası doğrudur.”
Bir gün Mert, iş dönüşü bir tabloyla geldi. Elif’in çizdiği bir daireye, içinden geçen çizgilerle anlam yüklemişti. “Bak Derya, bence bu sadece çizgi değil. Bu bir yol haritası. Kızımızın hayal gücü, belki de bizden çok daha planlı.”
Mert’in bu fark edişi, o meşhur baba sezgilerinden değildi aslında. Hayat boyu çözüm arayan bir adamın, bu kez çözüm yerine anlam bulduğu bir andı.
O gece Elif’in odasında üçü bir arada oturdular. Mert çizgileri cetvelle hizalamaya çalıştı, Derya kalemleri renklere göre dizdi, Elif ise elleriyle masaya vurup kahkaha attı. O kahkaha, her şeyin özetiydi: çizgi çalışması yaşla değil, kalple başlıyordu.
Peki Çizgi Çalışması Kaç Yaşında Yapılır?
Forumdaşlar, işin teknik kısmına gelirsek; uzmanlar genelde 2,5 – 3 yaş civarında çizgi çalışmalarına başlanabileceğini söylüyor.
Bu yaşlarda çocuk, kalemi eline alıp kâğıtla tanışıyor. Önce kontrolsüz karalamalar yapıyor, sonra yavaş yavaş yatay, dikey ve eğik çizgilere geçiyor. Beş yaşına geldiğinde artık bu çizgiler şekle, anlamlara dönüşüyor: ev, ağaç, insan.
Ama ben inanıyorum ki çizgi çalışması sadece motor gelişimle ilgili değil; çocuğun iç dünyasının ilk tercümesidir.
Kadınların Empatik Dokunuşu, Erkeklerin Stratejik Bakışı
Derya’nın yaklaşımı bir anne şefkatinin yansımasıydı. Her çizgiye anlam yüklemiyor, sadece Elif’in duygusunu görüyordu. Bir gün Elif, kâğıdın ortasına kırmızı bir çizgi çekmişti.
“Bu ne güzel çizgi Elif’im, kalbinin içinden mi geçti?” diye sormuştu.
Elif, “Evet anne, bu çizgi kalbimin yolu,” demişti.
O an Derya’nın gözleri doldu. Çünkü bir çocuğun iç dünyasını dinlemek, onu yönlendirmemekti.
Mert ise başka bir taraftan yaklaşıyordu. “Bu çizgi neden bu kadar düz, neden bu kadar kısa?” diye sorardı. Onun gözünde her şeyin bir amacı olmalıydı.
Bir akşam Derya ona dedi ki:
“Belki de o çizgi bir hedef değil Mert. Belki de bir his. Biz plan yaparız ama çocuklar hisseder. Sen yön çizersin, ben duygusunu bulurum. Elif ise ikisini birleştirir.”
O anda aralarındaki fark bir çatışma değil, bir dengeydi. Kadın sezgisiyle erkek aklının birleştiği o an, çocuğun öğrenmesinin en güzel zeminiydi.
Çizgiler Hayata Dairdir
Elif’in çizgileri zamanla hikâyelere dönüştü. Bir gün mavi bir çizgi çekti, yanına küçük bir dağ çizdi. “Bu gökyüzüyle toprağın sarılması,” dedi.
Mert bu kez sessiz kaldı. Derya ise sadece başını okşadı. O an anladılar ki çizgi çalışması sadece kalemle değil, duyguyla yapılır.
Ve o duygunun yaşı yoktur.
Bir çocuk iki yaşında da çizebilir, sekiz yaşında da... Ama önemli olan eline verilen kalemin onun kalbini anlatmasına izin vermektir.
Forumdaşlara Bir Soru
Sevgili arkadaşlar, siz hiç bir çocuğun çizgisine bakıp kendi hayat çizginizi gördünüz mü?
Belki de biz yetişkinler, düz ve kontrollü çizgiler çizmeye o kadar alıştık ki, bir çocuğun serbest çizgisindeki özgürlüğü unutuyoruz.
Çizgi çalışması yaşla değil, içimizdeki merakla başlar.
Bazen 3 yaşında başlar, bazen 33’te yeniden doğar.
Benim küçük Elif’im büyüdü, şimdi renklerle düş kuruyor. Ama ben hâlâ onun ilk çizgilerini saklıyorum. Çünkü o çizgiler, sadece onun gelişiminin değil, bizim aile olarak birbirimizi anlamaya başlamamızın da hikâyesi.
Peki siz, kendi çizginizi ne zaman çizmeye başladınız?
Yorumlarda paylaşın, belki hepimiz kendi çizgimizin ucunu birbirine bağlarız…