Ruzgar
New member
Hapiste 1 Gün Kaç Gün Sayılır? Gerçeğin, Adaletin ve İnsan Hikâyelerinin Arasında Bir Soru
Selam forumdaşlar
Bugün size hem sayılarla hem insan hikâyeleriyle dolu, biraz hüzünlü ama bir o kadar da düşündürücü bir konu açmak istiyorum:
“Hapiste 1 gün kaç gün sayılır?”
Bu, sadece bir yasal madde meselesi değil;
adalet duygumuzla, vicdanımızla ve insanın ne kadar sürede gerçekten “değişebileceğiyle” ilgili bir mesele.
Hepimiz bir şekilde bu soruya denk gelmişizdir — bir haber başlığında, bir filmde, bir tartışmada.
Ama arkasında nasıl bir sistem, nasıl bir insan hikâyesi yattığını biliyor muyuz?
---
1. “Hapiste 1 Gün Kaç Gün Sayılır?” Sorusunun Kısa Hukuki Cevabı
Önce biraz veri, biraz hukuk.
Türkiye’de bu sorunun cevabı, infaz yasası dediğimiz sistemle belirleniyor.
Yani biri hapse girdiğinde, cezasının ne kadarını “fiilen” yatacağı belli bazı kurallara göre hesaplanıyor.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a göre:
- Genel kural: Hükümlüler cezalarının 2/3’ünü çeker.
- İyi hâl gösterenler için bu oran 1/2’ye kadar düşebilir.
- Kadınlar, çocuklar ve 65 yaş üstü hükümlüler için infaz oranı daha da esnek olabilir.
- Açık cezaevinde kalanlar, denetimli serbestlik kapsamına alınarak dışarıda cezanın bir kısmını tamamlayabilir.
Yani kısacası, hapiste 1 gün, koşullara göre bazen 1, bazen 2, bazen 3 güne eşdeğer olabiliyor.
Bir bakıma zaman orada farklı akıyor;
bir takvim günü değil, bir “sistem günü” var içeride.
---
2. Mert’in Hikâyesi: Zamanın Yavaş Aktığı Yer
Mert, 32 yaşında, küçük bir esnaf.
Bir akşam kavga etti, bir yanlış anlama büyüdü, olay mahkemeye taşındı.
6 yıl hapis cezası aldı.
Ama “iyi hâl” indirimiyle bu cezanın 3 yılını içeride geçirmesi gerekiyordu.
Mert ilk günlerinde her sabah duvarlara bakarken şunu düşünüyordu:
> “Burada zaman geçmiyor, burada zaman bana bakıyor.”
Dışarıda bir gün 24 saatti, ama içeride...
Bir sabah kahvaltısı, bir volta, bir sayım, bir akşam yemeği...
Hepsi birbirine karışıyor.
Mert için “bir gün” dışarıdakinin 10 günü gibiydi.
Ona göre, “hapiste 1 gün” değil, “hapiste 1 nefes” bile çok şeydi.
Çünkü orada her nefes bir sabır sınavıydı.
---
3. Kadınların Dünyası: Cezaevinde Topluluğun Nefesi
Kadın cezaevlerinde ise zaman biraz farklı işler.
Kadınlar genellikle birbirine daha çok tutunur, daha kolektif yaşarlar.
Birinin doğum günü unutulmaz, birinin çocuğu mektup yazarsa herkes sevinir.
Ayşe, 28 yaşında, bankada çalışırken zimmet suçuna karışmış bir kadın.
Cezasının yarısını açık cezaevinde geçirmiş.
Bir röportajda şöyle diyordu:
> “Burada bir gün iki gün sayılmıyor,
> ama bir sarılma bir ömre bedel olabiliyor.”
Kadınlar için cezaevi yalnızlık değil, bir tür dayanışma alanına da dönüşebiliyor.
Ama bu dayanışma bile onların zamanını hızlandıramıyor.
Çünkü içeride zaman, duyguların yoğunluğuna göre uzayıp kısalıyor.
---
4. Erkeklerin Pratik Hesabı: Cezayı Matematikle Yenmek
Erkekler genelde daha stratejik yaklaşıyor bu işe.
Onlar “iyi hâl”, “infaz indirimi”, “denetimli serbestlik” gibi kavramları birer çıkış planı gibi görüyor.
Hesap yapıyorlar:
> “Toplam 5 yıl cezam var, 2 yıl yatarsam açık cezaevine geçerim, sonra 6 ay denetimli...”
Böyle düşünen çok.
Bu, hayatta kalmanın bir yolu belki de — zamanı planlayarak dayanmak.
Ama unuttukları bir şey var:
Cezaevinde zaman sadece takvimle değil, vicdanla da ölçülüyor.
Çünkü bazı geceler geçmiyor.
Bazı sabahlar hiç doğmuyor.
Bazı “bir günler” ömür kadar uzun olabiliyor.
---
5. Rakamların Arkasındaki Gerçek: Cezaevinde Hayatın Matematiği
Verilere bakalım:
Adalet Bakanlığı’nın 2024 verilerine göre, Türkiye’de yaklaşık 380 bin kişi cezaevinde bulunuyor.
Bunların %95’i erkek, %5’i kadın.
Yaklaşık 60 bini açık cezaevinde, yani dışarı çıkmaya yakın durumda.
Cezaevlerinin doluluk oranı yüksek; bu yüzden denetimli serbestlik uygulaması giderek genişliyor.
Yani kısacası, sistem “herkesi içeri tıkalım” mantığından ziyade, “sistemi dengeleyelim” yaklaşımına yöneliyor.
Ama şu soruyu sormadan edemiyor insan:
Bir insanın değişmesi için kaç gün hapiste kalması gerekir?
İstatistik cevap veremez buna.
Çünkü değişim, sayılarla değil, yaşananlarla ölçülür.
---
6. Kadınlar ve Adaletin Duygusal Boyutu
Kadın forumdaşlarımızın gözünden bakarsak, konu “ceza”dan çok iyileşme meselesine dönüşüyor.
“Bir gün kaç gün sayılır?” değil de,
“Bir gün affedilmek ne kadar sürer?” sorusuna evriliyor.
Topluluk içinde kadınlar daha çok “rehabilitasyon, yeniden topluma kazandırma” boyutunu vurguluyor.
Bir ceza sadece suçluyu değil, ailesini, çocuğunu, komşusunu da etkiliyor.
O yüzden adalet, sadece cezayı vermek değil, iyileşme imkânı sunmaktır.
---
7. Erkekler ve Gerçekçilik: Cezanın Mantığı
Erkek forumdaşlarımızsa genelde daha pratik yaklaşır:
> “Kural varsa, uygulansın.”
> “İyi hâl varsa, mantıklı bir teşviktir.”
> “Cezada adalet, sistemin istikrarıdır.”
Onlar için mesele, sistemin işleyip işlemediğiyle ilgilidir.
Bir gün kaç gün sayılır sorusuna “yasanın dediği kadar” cevabı verirler.
Ama derinlerde şunu da bilirler:
Adalet duygusu, sadece kuralın uygulanmasıyla değil, vicdanın tatminiyle oluşur.
---
8. Forumun Ortak Noktası: Zamanın Ağırlığı
İster kadın ister erkek ol, ister suçu işleyen ister dışarıda bekleyen...
Zamanın adaleti hep aynı soruda gizli:
“Bir günün bedeli ne kadar?”
Belki hapiste bir gün, takvimde bir gün eder.
Ama bir annenin bekleyişinde, bir çocuğun gözyaşında, bir babanın sessizliğinde o bir gün bir ömürdür.
Ve belki de asıl ceza duvarların ardında değil, insanın kendi içindedir.
---
9. Forumdaşlara Soru: Zaman Gerçekten Adil mi?
Şimdi siz söyleyin forumdaşlar:
- Sizce bir günün değeri, içeride mi dışarıda mı daha ağırdır?
- “İyi hâl indirimi” gerçekten adaleti mi güçlendirir, yoksa cezayı mı hafifletir?
- Adalet dediğimiz şey, zamanla mı ölçülmeli yoksa insanın pişmanlığıyla mı?
Yorumlarınızı bekliyorum.
Belki de hepimizin içinde biraz “zaman mahkûmu” vardır…
Kimimiz saatlere, kimimiz hatıralara, kimimiz vicdanına mahkûmuzdur.
Ve hepimiz, bir şekilde şu sorunun cevabını arıyoruz:
Bir gün, gerçekten kaç gün eder?
Selam forumdaşlar

Bugün size hem sayılarla hem insan hikâyeleriyle dolu, biraz hüzünlü ama bir o kadar da düşündürücü bir konu açmak istiyorum:
“Hapiste 1 gün kaç gün sayılır?”
Bu, sadece bir yasal madde meselesi değil;
adalet duygumuzla, vicdanımızla ve insanın ne kadar sürede gerçekten “değişebileceğiyle” ilgili bir mesele.
Hepimiz bir şekilde bu soruya denk gelmişizdir — bir haber başlığında, bir filmde, bir tartışmada.
Ama arkasında nasıl bir sistem, nasıl bir insan hikâyesi yattığını biliyor muyuz?
---
1. “Hapiste 1 Gün Kaç Gün Sayılır?” Sorusunun Kısa Hukuki Cevabı
Önce biraz veri, biraz hukuk.
Türkiye’de bu sorunun cevabı, infaz yasası dediğimiz sistemle belirleniyor.
Yani biri hapse girdiğinde, cezasının ne kadarını “fiilen” yatacağı belli bazı kurallara göre hesaplanıyor.

- Genel kural: Hükümlüler cezalarının 2/3’ünü çeker.
- İyi hâl gösterenler için bu oran 1/2’ye kadar düşebilir.
- Kadınlar, çocuklar ve 65 yaş üstü hükümlüler için infaz oranı daha da esnek olabilir.
- Açık cezaevinde kalanlar, denetimli serbestlik kapsamına alınarak dışarıda cezanın bir kısmını tamamlayabilir.
Yani kısacası, hapiste 1 gün, koşullara göre bazen 1, bazen 2, bazen 3 güne eşdeğer olabiliyor.
Bir bakıma zaman orada farklı akıyor;
bir takvim günü değil, bir “sistem günü” var içeride.
---
2. Mert’in Hikâyesi: Zamanın Yavaş Aktığı Yer
Mert, 32 yaşında, küçük bir esnaf.
Bir akşam kavga etti, bir yanlış anlama büyüdü, olay mahkemeye taşındı.
6 yıl hapis cezası aldı.
Ama “iyi hâl” indirimiyle bu cezanın 3 yılını içeride geçirmesi gerekiyordu.
Mert ilk günlerinde her sabah duvarlara bakarken şunu düşünüyordu:
> “Burada zaman geçmiyor, burada zaman bana bakıyor.”
Dışarıda bir gün 24 saatti, ama içeride...
Bir sabah kahvaltısı, bir volta, bir sayım, bir akşam yemeği...
Hepsi birbirine karışıyor.
Mert için “bir gün” dışarıdakinin 10 günü gibiydi.
Ona göre, “hapiste 1 gün” değil, “hapiste 1 nefes” bile çok şeydi.
Çünkü orada her nefes bir sabır sınavıydı.
---
3. Kadınların Dünyası: Cezaevinde Topluluğun Nefesi
Kadın cezaevlerinde ise zaman biraz farklı işler.
Kadınlar genellikle birbirine daha çok tutunur, daha kolektif yaşarlar.
Birinin doğum günü unutulmaz, birinin çocuğu mektup yazarsa herkes sevinir.
Ayşe, 28 yaşında, bankada çalışırken zimmet suçuna karışmış bir kadın.
Cezasının yarısını açık cezaevinde geçirmiş.
Bir röportajda şöyle diyordu:
> “Burada bir gün iki gün sayılmıyor,
> ama bir sarılma bir ömre bedel olabiliyor.”
Kadınlar için cezaevi yalnızlık değil, bir tür dayanışma alanına da dönüşebiliyor.
Ama bu dayanışma bile onların zamanını hızlandıramıyor.
Çünkü içeride zaman, duyguların yoğunluğuna göre uzayıp kısalıyor.
---
4. Erkeklerin Pratik Hesabı: Cezayı Matematikle Yenmek
Erkekler genelde daha stratejik yaklaşıyor bu işe.
Onlar “iyi hâl”, “infaz indirimi”, “denetimli serbestlik” gibi kavramları birer çıkış planı gibi görüyor.
Hesap yapıyorlar:
> “Toplam 5 yıl cezam var, 2 yıl yatarsam açık cezaevine geçerim, sonra 6 ay denetimli...”
Böyle düşünen çok.
Bu, hayatta kalmanın bir yolu belki de — zamanı planlayarak dayanmak.
Ama unuttukları bir şey var:
Cezaevinde zaman sadece takvimle değil, vicdanla da ölçülüyor.
Çünkü bazı geceler geçmiyor.
Bazı sabahlar hiç doğmuyor.
Bazı “bir günler” ömür kadar uzun olabiliyor.
---
5. Rakamların Arkasındaki Gerçek: Cezaevinde Hayatın Matematiği
Verilere bakalım:
Adalet Bakanlığı’nın 2024 verilerine göre, Türkiye’de yaklaşık 380 bin kişi cezaevinde bulunuyor.
Bunların %95’i erkek, %5’i kadın.
Yaklaşık 60 bini açık cezaevinde, yani dışarı çıkmaya yakın durumda.
Cezaevlerinin doluluk oranı yüksek; bu yüzden denetimli serbestlik uygulaması giderek genişliyor.
Yani kısacası, sistem “herkesi içeri tıkalım” mantığından ziyade, “sistemi dengeleyelim” yaklaşımına yöneliyor.
Ama şu soruyu sormadan edemiyor insan:
Bir insanın değişmesi için kaç gün hapiste kalması gerekir?
İstatistik cevap veremez buna.
Çünkü değişim, sayılarla değil, yaşananlarla ölçülür.
---
6. Kadınlar ve Adaletin Duygusal Boyutu
Kadın forumdaşlarımızın gözünden bakarsak, konu “ceza”dan çok iyileşme meselesine dönüşüyor.
“Bir gün kaç gün sayılır?” değil de,
“Bir gün affedilmek ne kadar sürer?” sorusuna evriliyor.
Topluluk içinde kadınlar daha çok “rehabilitasyon, yeniden topluma kazandırma” boyutunu vurguluyor.
Bir ceza sadece suçluyu değil, ailesini, çocuğunu, komşusunu da etkiliyor.
O yüzden adalet, sadece cezayı vermek değil, iyileşme imkânı sunmaktır.
---
7. Erkekler ve Gerçekçilik: Cezanın Mantığı
Erkek forumdaşlarımızsa genelde daha pratik yaklaşır:
> “Kural varsa, uygulansın.”
> “İyi hâl varsa, mantıklı bir teşviktir.”
> “Cezada adalet, sistemin istikrarıdır.”
Onlar için mesele, sistemin işleyip işlemediğiyle ilgilidir.
Bir gün kaç gün sayılır sorusuna “yasanın dediği kadar” cevabı verirler.
Ama derinlerde şunu da bilirler:
Adalet duygusu, sadece kuralın uygulanmasıyla değil, vicdanın tatminiyle oluşur.
---
8. Forumun Ortak Noktası: Zamanın Ağırlığı
İster kadın ister erkek ol, ister suçu işleyen ister dışarıda bekleyen...
Zamanın adaleti hep aynı soruda gizli:
“Bir günün bedeli ne kadar?”
Belki hapiste bir gün, takvimde bir gün eder.
Ama bir annenin bekleyişinde, bir çocuğun gözyaşında, bir babanın sessizliğinde o bir gün bir ömürdür.
Ve belki de asıl ceza duvarların ardında değil, insanın kendi içindedir.
---
9. Forumdaşlara Soru: Zaman Gerçekten Adil mi?
Şimdi siz söyleyin forumdaşlar:
- Sizce bir günün değeri, içeride mi dışarıda mı daha ağırdır?
- “İyi hâl indirimi” gerçekten adaleti mi güçlendirir, yoksa cezayı mı hafifletir?
- Adalet dediğimiz şey, zamanla mı ölçülmeli yoksa insanın pişmanlığıyla mı?
Yorumlarınızı bekliyorum.
Belki de hepimizin içinde biraz “zaman mahkûmu” vardır…
Kimimiz saatlere, kimimiz hatıralara, kimimiz vicdanına mahkûmuzdur.
Ve hepimiz, bir şekilde şu sorunun cevabını arıyoruz:
Bir gün, gerçekten kaç gün eder?