Kaan
New member
Dinimizde Fal Var mıdır? Bir Hikâye Üzerinden Yolculuk
Selamünaleyküm değerli forumdaşlar,
Bu akşam sizlere içimde derin izler bırakan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında, bilinmezlikler karşısında yön aradığımız, çaresiz kaldığımız anlar olmuştur. İşte o anlarda kimi dua eder, kimi dostuna danışır, kimi de yanlış yönlere sapar. Bugün sizlere “fal” kavramını, dinimizin bakış açısını ve insanın içinde bulunduğu duyguları bir hikâyeyle anlatmak istiyorum.
---
Bir Mahalle Sohbetinde Başlayan Hikâye
Küçük bir mahalle düşünün… Herkesin birbirini tanıdığı, komşuluk ilişkilerinin hâlâ canlı olduğu bir yer. O mahallede, Mehmet adında genç bir mühendis yaşıyordu. Mehmet, olaylara daima çözüm odaklı yaklaşan, mantığıyla hareket eden biriydi. Bir gün işten eve dönerken komşusu Ayşe Teyze’ye uğradı.
Ayşe Teyze, mahallenin en çok sevilen, dert dinleyen, herkesin yanında huzur bulduğu bir kadındı. Ama o gün yüzünde bir hüzün vardı. Mehmet sordu:
— “Hayırdır Ayşe Teyze, yüzün asık, ne oldu?”
— “Evladım, kızım Elif çok üzgün. Geleceğiyle ilgili çok kararsız. Arkadaşları onu falcıya götürmek istemiş, kafası karışmış.”
Mehmet’in yüzü ciddileşti. Dinimizde falın yeri olmadığını bilen biri olarak derin bir nefes aldı.
---
Fal ile İmtihan
Elif genç, hayallerle dolu bir kızdı. Üniversiteyi yeni bitirmiş, hayatının eşiğinde durmuştu. İş arayışı, gelecek kaygısı ve aşk hayatındaki belirsizlik onu yoruyordu. Arkadaşları ise “Fal baktır, içini ferahlatır” diyerek onu yönlendiriyordu.
O akşam evde Ayşe Teyze, kızına Mehmet’i çağıracağını söyledi. “Oğlum Mehmet akıllıdır, seninle konuşsun” dedi. Elif biraz isteksiz de olsa kabul etti.
Mehmet eve geldiğinde Elif’in gözlerinde belirsizlik ve umut arasında gidip gelen duyguları gördü. Sessizliği bozmadan sordu:
— “Elif, gerçekten bir falcıya gitmek istiyor musun?”
— “Bilmiyorum abi… İçim çok daralıyor. Bir şeylerin bana yol göstermesini istiyorum.”
---
Kadınların Yüreği, Erkeklerin Mantığı
Mehmet konuşmaya başlamadan önce Elif’in annesi söze girdi. Ayşe Teyze’nin sözleri anne şefkatiyle doluydu:
— “Kızım, ben seni anlıyorum. Bazen insan kalbinde bir şeylerin işaretini arar. Biz kadınlar duygularımızla bağ kurarız. Ama evladım, unutmamalıyız ki Allah bize dua kapısını açık bırakmış. Fal, bize sahte bir teselli verir.”
Mehmet ise stratejik bir yaklaşımla devreye girdi:
— “Bak Elif, falcı sana geleceğin hakkında sözler söyleyecek. Ama düşün, onun bildiği şeyleri Allah’ın ilminden daha mı üstün göreceksin? Gelecek bizim için gizlidir, çünkü bu gizem insanı hayata bağlar. Eğer falcının dediği çıkmazsa hayal kırıklığına uğrarsın, çıkarsa da kendi iradeni yok sayarsın. Oysa dinimizde tevekkül var. Biz çalışırız, çabalarız, dua ederiz. Sonucu ise Allah’a bırakırız.”
---
Kalplerin Dönüm Noktası
Elif, Mehmet’in sözlerini dinlerken gözleri doldu. Çünkü içinde gizliden gizliye bildiği bir hakikati duymuştu. Aslında falcıya gitmek istemiyordu ama umutla korku arasında sıkışmıştı.
— “Haklısınız… Ama insan bazen yalnızca bir şeyler duymak istiyor. Sanki içini okuyan birine ihtiyaç duyuyor.” dedi.
Ayşe Teyze, kızının elini tuttu:
— “Evladım, işte tam da bu noktada Allah’a yönelmeliyiz. Bizim içimizi en iyi bilen Rabbimizdir. Bir gece kalkıp ellerini açsan, gözyaşlarınla dua etsen, emin ol kalbin o falcının sözlerinden çok daha huzurlu olur.”
---
Dinimizin Işığında
Fal, İslam’da yasaklanmış bir şeydir. Peygamber Efendimiz (sav) fal baktırmayı ve baktıranı hoş karşılamamış, hatta böyle bir davranışın kul ile Allah arasındaki bağa zarar vereceğini söylemiştir. Çünkü fal, insanın tevekkülünü zedeler, Allah’a olan güvenini gölgeler.
Mehmet, bu hakikati sakin ama güçlü bir dille anlattı:
— “Elif, fal baktırmak sadece boş bir umut değil, aynı zamanda tehlikeli bir yoldur. Çünkü seni Allah’ın kapısından alır, sahte umutların kapısına bırakır. Dinimiz bize sabrı, duayı, çalışmayı ve tevekkülü öğretiyor. Bu imtihanı kalbinle geçmen lazım.”
---
Bir Duanın Gücü
O gece Elif, odasına çekildi. İlk defa kalbinden gelen bir teslimiyetle dua etti. Gözyaşlarıyla, geleceğinin falcıların değil, Rabb’inin ellerinde olduğunu hissetti. İçinde tarifsiz bir huzur vardı. Ertesi gün arkadaşları yine falcıya gitmek istediğinde, Elif gülümseyerek reddetti.
— “Ben falcıya değil, Rabbime güveniyorum.” dedi.
---
Forumdaşlara Soruyorum
Sevgili dostlar, hepimiz hayatımızda belirsizlikler, sıkıntılar yaşarız. Ama unutmayalım ki kalplerin huzuru sahte sözlerde değil, Allah’ın rahmetindedir. Fal, bize bir anlık merak ve heyecan verse de ruhumuzu beslemez. Asıl huzur, tevekkülde ve duadadır.
Peki siz hiç böyle bir ikilem yaşadınız mı? Çaresizlik anında yanlış bir kapıya yönelmek ile Rabbimize sığınmak arasında kaldığınız oldu mu? Hikâyeyi okuduktan sonra sizlerin yorumlarını merak ediyorum.
Gelin, bu konuyu hep birlikte konuşalım. Kalplerimizi birbirimize açalım. Çünkü bazen bir kardeşimizin duası, bir başkasının yolunu aydınlatır.
Selamünaleyküm değerli forumdaşlar,
Bu akşam sizlere içimde derin izler bırakan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında, bilinmezlikler karşısında yön aradığımız, çaresiz kaldığımız anlar olmuştur. İşte o anlarda kimi dua eder, kimi dostuna danışır, kimi de yanlış yönlere sapar. Bugün sizlere “fal” kavramını, dinimizin bakış açısını ve insanın içinde bulunduğu duyguları bir hikâyeyle anlatmak istiyorum.
---
Bir Mahalle Sohbetinde Başlayan Hikâye
Küçük bir mahalle düşünün… Herkesin birbirini tanıdığı, komşuluk ilişkilerinin hâlâ canlı olduğu bir yer. O mahallede, Mehmet adında genç bir mühendis yaşıyordu. Mehmet, olaylara daima çözüm odaklı yaklaşan, mantığıyla hareket eden biriydi. Bir gün işten eve dönerken komşusu Ayşe Teyze’ye uğradı.
Ayşe Teyze, mahallenin en çok sevilen, dert dinleyen, herkesin yanında huzur bulduğu bir kadındı. Ama o gün yüzünde bir hüzün vardı. Mehmet sordu:
— “Hayırdır Ayşe Teyze, yüzün asık, ne oldu?”
— “Evladım, kızım Elif çok üzgün. Geleceğiyle ilgili çok kararsız. Arkadaşları onu falcıya götürmek istemiş, kafası karışmış.”
Mehmet’in yüzü ciddileşti. Dinimizde falın yeri olmadığını bilen biri olarak derin bir nefes aldı.
---
Fal ile İmtihan
Elif genç, hayallerle dolu bir kızdı. Üniversiteyi yeni bitirmiş, hayatının eşiğinde durmuştu. İş arayışı, gelecek kaygısı ve aşk hayatındaki belirsizlik onu yoruyordu. Arkadaşları ise “Fal baktır, içini ferahlatır” diyerek onu yönlendiriyordu.
O akşam evde Ayşe Teyze, kızına Mehmet’i çağıracağını söyledi. “Oğlum Mehmet akıllıdır, seninle konuşsun” dedi. Elif biraz isteksiz de olsa kabul etti.
Mehmet eve geldiğinde Elif’in gözlerinde belirsizlik ve umut arasında gidip gelen duyguları gördü. Sessizliği bozmadan sordu:
— “Elif, gerçekten bir falcıya gitmek istiyor musun?”
— “Bilmiyorum abi… İçim çok daralıyor. Bir şeylerin bana yol göstermesini istiyorum.”
---
Kadınların Yüreği, Erkeklerin Mantığı
Mehmet konuşmaya başlamadan önce Elif’in annesi söze girdi. Ayşe Teyze’nin sözleri anne şefkatiyle doluydu:
— “Kızım, ben seni anlıyorum. Bazen insan kalbinde bir şeylerin işaretini arar. Biz kadınlar duygularımızla bağ kurarız. Ama evladım, unutmamalıyız ki Allah bize dua kapısını açık bırakmış. Fal, bize sahte bir teselli verir.”
Mehmet ise stratejik bir yaklaşımla devreye girdi:
— “Bak Elif, falcı sana geleceğin hakkında sözler söyleyecek. Ama düşün, onun bildiği şeyleri Allah’ın ilminden daha mı üstün göreceksin? Gelecek bizim için gizlidir, çünkü bu gizem insanı hayata bağlar. Eğer falcının dediği çıkmazsa hayal kırıklığına uğrarsın, çıkarsa da kendi iradeni yok sayarsın. Oysa dinimizde tevekkül var. Biz çalışırız, çabalarız, dua ederiz. Sonucu ise Allah’a bırakırız.”
---
Kalplerin Dönüm Noktası
Elif, Mehmet’in sözlerini dinlerken gözleri doldu. Çünkü içinde gizliden gizliye bildiği bir hakikati duymuştu. Aslında falcıya gitmek istemiyordu ama umutla korku arasında sıkışmıştı.
— “Haklısınız… Ama insan bazen yalnızca bir şeyler duymak istiyor. Sanki içini okuyan birine ihtiyaç duyuyor.” dedi.
Ayşe Teyze, kızının elini tuttu:
— “Evladım, işte tam da bu noktada Allah’a yönelmeliyiz. Bizim içimizi en iyi bilen Rabbimizdir. Bir gece kalkıp ellerini açsan, gözyaşlarınla dua etsen, emin ol kalbin o falcının sözlerinden çok daha huzurlu olur.”
---
Dinimizin Işığında
Fal, İslam’da yasaklanmış bir şeydir. Peygamber Efendimiz (sav) fal baktırmayı ve baktıranı hoş karşılamamış, hatta böyle bir davranışın kul ile Allah arasındaki bağa zarar vereceğini söylemiştir. Çünkü fal, insanın tevekkülünü zedeler, Allah’a olan güvenini gölgeler.
Mehmet, bu hakikati sakin ama güçlü bir dille anlattı:
— “Elif, fal baktırmak sadece boş bir umut değil, aynı zamanda tehlikeli bir yoldur. Çünkü seni Allah’ın kapısından alır, sahte umutların kapısına bırakır. Dinimiz bize sabrı, duayı, çalışmayı ve tevekkülü öğretiyor. Bu imtihanı kalbinle geçmen lazım.”
---
Bir Duanın Gücü
O gece Elif, odasına çekildi. İlk defa kalbinden gelen bir teslimiyetle dua etti. Gözyaşlarıyla, geleceğinin falcıların değil, Rabb’inin ellerinde olduğunu hissetti. İçinde tarifsiz bir huzur vardı. Ertesi gün arkadaşları yine falcıya gitmek istediğinde, Elif gülümseyerek reddetti.
— “Ben falcıya değil, Rabbime güveniyorum.” dedi.
---
Forumdaşlara Soruyorum
Sevgili dostlar, hepimiz hayatımızda belirsizlikler, sıkıntılar yaşarız. Ama unutmayalım ki kalplerin huzuru sahte sözlerde değil, Allah’ın rahmetindedir. Fal, bize bir anlık merak ve heyecan verse de ruhumuzu beslemez. Asıl huzur, tevekkülde ve duadadır.
Peki siz hiç böyle bir ikilem yaşadınız mı? Çaresizlik anında yanlış bir kapıya yönelmek ile Rabbimize sığınmak arasında kaldığınız oldu mu? Hikâyeyi okuduktan sonra sizlerin yorumlarını merak ediyorum.
Gelin, bu konuyu hep birlikte konuşalım. Kalplerimizi birbirimize açalım. Çünkü bazen bir kardeşimizin duası, bir başkasının yolunu aydınlatır.