İhtiyatli veya ozenli ne demek ?

Serkan

New member
İhtiyatlı ya da Özenli Olmak Ne Demek? Sosyal Eşitsizlikler Bağlamında Bir Değerlendirme

Toplumda bazı kavramlar vardır ki, ilk bakışta bireysel bir duruş gibi görünür; ama derine inildiğinde karmaşık sosyal ilişkilerin, kimliklerin ve eşitsizliklerin tam ortasında durur. "İhtiyatlı" ya da "özenli" olmak da bunlardan biri. Bu kavramlar genellikle bireyin kişilik özellikleri gibi algılansa da, aslında toplumsal cinsiyet rollerinden sınıfsal geçmişe, hatta ırksal ayrımcılığa kadar pek çok faktörle iç içe geçmiştir. Yani birinin neden ihtiyatlı ya da neden özenli davrandığı, sadece onun kişisel tercihi değil, içinde yaşadığı sosyal yapının da bir sonucudur.

Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Kadınlara Dayatılan Özen

Kadınlara yönelik toplumsal beklentiler, onların “özenli” olmalarını neredeyse zorunlu kılar. Bir kadın, annelik yaparken çocuğuna “özenli” bakmalı, evde yemek yaparken “titiz” olmalı, iş yerinde ise “zarif ve dikkatli” davranmalıdır. Kadının özeni, çoğu zaman kendi seçiminden çok toplumun ondan beklediği rolün bir parçasıdır. Bu durum kadınlar üzerinde hem fiziksel hem duygusal bir yük oluşturur.

Ayrıca, kadınlar sadece kendilerinin değil, başkalarının da iyiliğini düşünerek hareket etmeye teşvik edilirler. Empatik olmak, başkalarının sınırlarını kollamak, kırmamak… Tüm bu davranışlar kadınların “iyi” birey olarak tanımlanmasının bir ölçütü hâline gelir. Bu bağlamda, özenli olmak neredeyse kadın kimliğinin ayrılmaz bir parçası hâline getirilmiştir.

Erkeklerde İhtiyat: Güvenlik ve Kontrol Odaklılık

Erkekler söz konusu olduğunda “ihtiyat” kavramı biraz farklı bir şekilde tezahür eder. Bir erkeğin ihtiyatlı olması, genellikle stratejik ve güvenlik odaklı olarak tanımlanır. Örneğin, bir baba ailesinin finansal durumunu düşünerek “ihtiyatlı” kararlar alır; bir erkek yönetici kriz anlarında sakin ve planlı davranarak “soğukkanlı” görünür.

Bu tür bir ihtiyatlılık, çoğu zaman çözüm odaklılıkla ilişkilendirilir ve erkeklerin liderlik niteliklerinin bir parçası olarak görülür. Ancak burada da toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı bir çifte standart vardır: Kadınların özeni duygusal emekle, erkeklerin ihtiyatı ise stratejik akılla ilişkilendirilir. Böylece aynı kavram, farklı cinsiyetler için farklı anlamlar ve değerler kazanır.

Sınıfsal Dinamikler: Özen Lüks müdür, Zorunluluk mu?

Sınıf meselesi de ihtiyat ve özen kavramlarıyla doğrudan ilişkilidir. Orta ve üst sınıftan gelen bireyler, genellikle “özenli” olmanın bir erdem olduğuna inanarak yetiştirilir. Eğitim sistemleri, aile yapısı ve sosyal çevre bu bireylerin planlı, dikkatli ve ihtiyatlı olmalarını teşvik eder. Ne giyeceklerinden nasıl konuşacaklarına kadar birçok davranış, sınıf temelli kodlara göre biçimlenir.

Öte yandan, alt sınıflardan gelen bireyler için özenli olmak çoğu zaman bir “hayatta kalma” stratejisidir. Örneğin, geçim sıkıntısı çeken bir kadın, alışverişte en uygun fiyatı bulmak için detaylara özen gösterir; iş arayan bir genç, iş görüşmesine giderken en düzgün kıyafetlerini seçmeye çalışır çünkü “özensizlik” damgalanmanın bahanesi olabilir. Bu durum, özenli olmanın sadece bir kişilik özelliği değil, sınıfsal bir zorunluluk da olabileceğini gösterir.

Irk ve Etnik Kimlik: Temsilin Yükü Olarak Özen

Etnik ve ırksal azınlıklar için “özenli” olmak, çoğu zaman dışarıdan gelecek yargılara karşı bir savunma mekanizmasıdır. Azınlık bir birey, topluma kendini “düzgün” tanıtmak için fazladan dikkat göstermek zorunda kalabilir. Aksi hâlde, yaptığı en küçük hata, sadece kendisine değil, ait olduğu tüm topluluğa mal edilebilir.

Bu durumda, özen artık bireysel bir özellik değil, temsiliyetin bir parçasıdır. Bu da özellikle kadınlar için iki kat yük oluşturur: Hem kadın kimliğini, hem de etnik kimliğini temsil etmek zorunda kalırlar. O yüzden bir Kürt kadının ya da Suriyeli bir göçmen kadının "özenli" davranması, çoğu zaman kendini korumanın bir yolu hâline gelir.

İhtiyat ve Özenin Yargı Aracı Olması

Toplumda “özenli değil” ya da “düşüncesiz” olarak etiketlenen kişilere genellikle olumsuz bir bakış açısı hâkimdir. Ancak bu yargılar çoğu zaman sınıfsal, cinsiyetçi ya da ırkçı kodlara dayanır. Bir kadın gerektiği kadar "özenli" davranmadığında "sorumsuz", bir erkek yeterince "ihtiyatlı" olmadığında "zayıf" olarak etiketlenebilir.

Oysa her bireyin içinde bulunduğu sosyal koşullar, ne kadar ihtiyatlı ya da özenli olabileceğini doğrudan etkiler. Bu yüzden bu tür yargılar, çoğunlukla adil olmaktan uzaktır.

Toplumsal Sorumluluk: Özeni Ortaklaştırmak

İhtiyatlı ve özenli olmak, sadece bireysel meziyetler olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak da ele alınmalıdır. Kadınların üzerindeki empati ve özen yükü toplumsallaştırılmadıkça, erkeklerin stratejik kararları bireysel başarıya endekslendikçe bu dengesizlik sürer. Oysa bakım, dikkat, özen ve sorumluluk yalnızca bir gruba değil, hepimize ait.

Bir toplumu daha adil ve duyarlı kılmak istiyorsak, özenli olmayı yalnızca kadınlara ya da sadece belirli sınıflara yüklemek yerine, bunu ortak bir etik değere dönüştürmeliyiz. Empatiyle stratejiyi, sezgisel anlayışla planlamayı bir araya getiren bir toplumsal yapı, yalnızca daha dengeli değil, daha insani de olacaktır.

Forum Üyelerine Soru:

Peki sizce, ihtiyatlı ya da özenli olmak gerçekten bireysel bir seçim mi, yoksa toplumun bize giydirdiği bir elbise mi? Kadınlar bu konuda sizce daha mı çok baskı altında? Erkekler için stratejik olmak neden daha olumlanıyor? Görüşlerinizi paylaşın, bu çok katmanlı konuyu birlikte anlamaya çalışalım.