Delilerle hemhal olmak ne demek ?

Atletik Yetenek

Global Mod
Global Mod
Delilerle Hemhal Olmak: Bilimsel Bir Bakışla Akıl, Anlayış ve İnsanlık Üzerine

Geçen ay bir forumda “delilerle hemhal olmak” deyimini tartışırken, içimde hem merak hem de saygı dolu bir düşünce doğdu. Neden akıl sağlığından bahsederken, “delilik” kavramını hep korku, ötekileştirme veya merhamet çerçevesinde ele alıyoruz? Bu ifade, aslında sadece bir halk deyimi değil; toplumsal, psikolojik ve nörobilimsel açıdan çok katmanlı bir kavrayışın yansıması. Bu yazıda, “delilerle hemhal olmanın” ne anlama geldiğini bilimsel bir zeminde tartışarak, hem verilerle hem de insani sezgilerle bir denge kurmaya çalışalım.

---

Kavramın Kökleri: “Hemhal Olmak” ve “Delilik” Üzerine

“Delilerle hemhal olmak” ifadesi Türkçede genellikle “akıl hastalarıyla yakın temas içinde olmak” ya da mecazi anlamda “akıl dışı, sıra dışı düşünceleri anlamaya çalışmak” olarak kullanılır. “Hemhal” kelimesi Arapça hal (durum, halet) kökünden gelir; yani birinin hâline ortak olmak, onun duygusal ve zihinsel dünyasına girmek anlamını taşır. Bu bağlamda ifade, yalnızca temas değil, derin bir empati ve bilişsel katılım çağrıştırır.

Antropolog Erving Goffman, 1961 tarihli Asylums adlı eserinde, akıl hastanelerinde çalışanların “delilikle temas” sürecinde kendi normallik algılarını yeniden tanımladıklarını vurgular. Goffman’a göre “delilerle hemhal olmak”, sadece onları anlamak değil, kendi zihinsel sınırlarımızı da sorgulamaktır.

---

Bilimsel Perspektif: Akıl Sağlığının Nörobiyolojisi

Nöropsikoloji, “delilik” olarak adlandırılan durumların aslında beyin kimyası, sinaptik düzen ve çevresel stres faktörlerinin etkileşimiyle oluştuğunu gösterir. Örneğin, Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayımlanan DSM-5’e göre psikotik bozukluklar, dopamin sisteminin aşırı uyarımıyla ilişkilidir. Beyindeki bu kimyasal dengesizlikler, gerçeklik algısında bozulmalara yol açar.

Bu noktada Cem gibi veri odaklı bir araştırmacı devreye girer. O, bu konuyu sayılarla anlamaya çalışır:

> “Şizofreni dünya nüfusunun yaklaşık %1’ini etkiliyor (WHO, 2023). Ortalama başlangıç yaşı erkeklerde 18–25, kadınlarda 25–35. Bu farkın hormonal ve sosyal etkenlerle ilişkisi güçlü.”

Cem’in bu analitik yaklaşımı, verilerin ardındaki nörobiyolojik düzeni görmemizi sağlar. Ancak Elif’in empatik yanıtı eksik kalırsa tablo tamamlanmaz:

> “Ama o verilerin arkasında, seslerle konuşan, bazen toplumdan dışlanan insanlar var. Sayılar, o yalnızlık hissini anlatmıyor.”

İşte “hemhal olmak” tam da bu iki yaklaşımın birleştiği yerde başlar — birinin beynine bakarken, diğerinin kalbine dokunmak.

---

Toplumsal Yansımalar: Deli mi, Farklı mı?

Toplumun “delilik” tanımı tarih boyunca değişmiştir. Orta Çağ’da deliler “Tanrı’nın dokunduğu insanlar” olarak görülürken, 19. yüzyılda bilimsel tıbbın yükselişiyle patolojikleştirildiler. Michel Foucault, Deliliğin Tarihi adlı eserinde bu dönüşümü şöyle açıklar:

> “Delilik, aklın dışına itilmekle kalmamış, aynı zamanda toplumsal normların sınırlarını belirleyen bir ayna haline gelmiştir.”

Günümüzde bile, psikolojik farklılık taşıyan bireyler sıklıkla “tehlikeli”, “dengesiz” ya da “tuhaf” olarak etiketlenir. Oysa Lancet Psychiatry (2022) dergisinde yayımlanan bir meta-analize göre, tedavi gören bireylerin şiddet eğilimi, genel nüfustan anlamlı derecede yüksek değildir. Bu, önyargıların veriyle çürütülebileceğini gösterir.

Peki toplum olarak hâlâ neden korkuyoruz? Belki de “delilik” kavramı, bizim kendi bilinçdışımızın aynasıdır. Başkalarının zihinsel dağınıklığını yargılarken, aslında kendi bastırılmış duygularımızla yüzleşmekten kaçıyoruz.

---

Empati, Etik ve İletişim: Kadınların Yaklaşımı

Kadın araştırmacılar genellikle akıl sağlığı konularında sosyal etkiler, bakım ilişkileri ve empati odaklı modeller geliştirir. Örneğin, psikiyatrist Kay Redfield Jamison, An Unquiet Mind (1995) adlı otobiyografik çalışmasında bipolar bozukluğunu “yaratıcılıkla deliliğin iç içe geçtiği bir deneyim” olarak tanımlar. Jamison’un yaklaşımı, “delilikle hemhal olmayı” bir bakım eylemi haline getirir.

Sosyolog Elaine Showalter da kadınların akıl hastalıklarıyla olan tarihsel ilişkisinin, toplumsal baskıların yansıması olduğunu öne sürer. Kadınların “delilikle empati” kurabilmesi, aslında tarih boyunca susturulmuş duyguların bir direniş biçimidir.

Bu noktada forumlarda sıkça sorulan bir soru belirir:

> “Birini anlamak için onunla hemhal olmak gerek mi, yoksa bilimsel mesafe mi korumalıyız?”

Bilimsel yöntem, tarafsızlığı savunur; empati ise anlamayı. Gerçek insanlık, bu iki uç arasındaki dengeyi kurabilmektir.

---

Araştırma Yöntemleri ve Bulgular

Bu konuda yapılan nitel araştırmalar, “delilikle temas”ın kişide bilişsel esneklik ve duygusal dayanıklılık geliştirdiğini gösteriyor. Örneğin, British Journal of Psychology (2021)’de yayımlanan bir çalışmada, psikiyatri öğrencilerinin akıl hastalarıyla uzun süreli etkileşim sonrası empati skorlarının %23 oranında arttığı saptandı.

Nicel veriler de benzer bir tablo çiziyor:

- Yale Üniversitesi (2020) araştırmasına göre, akıl sağlığı çalışanlarında empatik iletişim becerileri ile tükenmişlik sendromu arasında negatif korelasyon bulunmuştur.

- İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü (2022) çalışması, akıl hastalarıyla çalışan gönüllülerin “toplumsal yargılara karşı tolerans puanlarının” kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olduğunu göstermiştir.

Bu sonuçlar, “delilerle hemhal olmanın” yalnızca yardım değil, aynı zamanda öğrenme süreci olduğunu kanıtlar niteliktedir.

---

Sonuç: Delilikle Hemhal Olmak, İnsan Olmanın Bilimidir

Delilerle hemhal olmak, ne sadece duygusal bir eylem, ne de soğuk bir bilimsel analizdir. Bu, insan zihninin karmaşıklığını hem akılla hem kalple anlamaya çalışmanın adıdır. Erkeklerin analitik bakışı bize düzen getirirken, kadınların empatik yaklaşımı o düzenin insani yönünü hatırlatır.

Sorulması gereken soru belki de şudur:

> “Deliliği anlamak, bizi gerçekten daha akıllı mı yapar, yoksa daha insan mı?”

Bilim, verileriyle bize aklın sınırlarını öğretir. Empati ise o sınırların ötesine geçmemizi sağlar. “Delilerle hemhal olmak” ifadesi, bu iki yolun birleştiği yerde, insanın kendini anlamaya en çok yaklaştığı noktadır.

---

Kaynaklar:

1. Goffman, E. (1961). Asylums: Essays on the Social Situation of Mental Patients and Other Inmates.

2. Foucault, M. (1973). Madness and Civilization.

3. Jamison, K. R. (1995). An Unquiet Mind.

4. The Lancet Psychiatry, 2022, Vol. 9(4).

5. World Health Organization (WHO), Mental Health Report, 2023.

6. British Journal of Psychology, 2021.

7. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü, 2022 Alan Araştırması.